55genclik
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

gençlikteki sancının adı:MANEVİ BOŞLUK !...

Aşağa gitmek

gençlikteki sancının adı:MANEVİ BOŞLUK !... Empty gençlikteki sancının adı:MANEVİ BOŞLUK !...

Mesaj  feyza55 Ptsi Eyl. 24, 2007 10:58 am

Genç bir toplumuz. 70 milyonluk nüfusumuzun 26 milyonu 18 yaşın
altında, yarısı da 20 yaşın altında. Dörtte üçü 40 ve daha aşağı
yaşlarda. 65 yaş ve daha üstündekilerin toplam nüfusa oranı ise sadece
yüzde 4.8.

Genç bir toplumuz ve gençliğimiz problemli. "Suçlu çocuk - Suçlu
gençlik" bir problem olarak Türkiye nin gündeminde. İlk öğretimde esrar
kullanma yaşı 10-11 e inmiş durumda. Bu yaşlarda en az bir kere sarhoş
olanların oranı yüzde 13.1. Sigara, alkol, bally çocukların dünyasında.
İntiharlar var, cinayetler var, çeteleşme var.

Türkiye nin geleceğinden endişe etmek için her şey var.

Oysa böyle bir genç nüfus, her ülke için büyük bir potansiyel olabilir.

Haşr Suresi, ayet 18:

"Her insan, geleceğe ne gönderdiğine baksın."

İnfitar Suresi, ayet 5:

"Her insan geleceğe ne gönderdiğini, geride ne bıraktığını bilecek."

Bu ayetlerle Allah Teala insana, dünya hayatı - ebedi hayat uyarısı
yaptığı gibi, nesiller açısından "geleceği inşa" uyarısı da yapıyor.

Geleceğin taşları bugünden konuyor. Geleceğin toplumu bugünden inşa
ediliyor, gelecek bugünkü çocukların - gençlerin yüreklerinde saklı.

Ne ekersen onu biçeceksin.

Bir tuba ağacına da su verebilirsin, bir zakkuma da...

Bir Fatih de büyüyebilir çocuklarımızın yüreğinde, bir eşkıya da...

Genç nüfus, sağlıklı yetişmezse büyük risk, bir atom bombası, sağlıklı yetişirse büyük imkan, bir rahmet yağmuru...

İnsan, bir ülkenin en önemli sermayesi... İnsan sermayesi de, onun insanlığa katkısı ile ölçülüyor.

Belki tüm dünya gençliği problemli, Ünlü psikolog Jung un dediği gibi "Çağımızın nevrozu kollektif bir ruh yitimi." halinde.

Değerli bilim adamıPsikiyatr Kemal Sayar ın dediği gibi "Modern şehrin üzerinde melekler dolaşmıyor."

Ama biz, gençliğin yüreğini dokuyacak ışıklara sahip olduğumuz halde
problemlerle boğuştuğumuz için bu gerçeklik bizi daha çok yakıyor. Tüm
dünya gençliğine sağlıklı bir yürek kıvamı sunacak potansiyele
sahipken, problemlerle boğuşmak kahredici bir vakıa.

İstanbul sokaklarında uygulanan MOBESE sistemi, sokakları tarıyor ve
görüntülüyor. Aynı uygulama New York ta da devreye konmuş. Sokaklarda,
metroda her yerde bir göz. Terör, gasb, soygun, elhasıl artan suçluluk,
çareyi, bir anlamda her insanın başına bir polis dikme noktasına
sürükledi. İnsanın insana karşı güvenlik ihtiyacı her geçen gün
artıyor.

Şöyle bir soru:

-Acaba tüm insanlar çalsaydı, tüm insanlar gücü yettiği oranda şiddet
uygulasaydı, tüm insanlar yalan söyleseydi... tüm insanlar, Kur an ın
meleklere atfen bildirdiği endişe içinde "kan dökücü ve fesat çıkarıcı"
olsaydı... bu sokak gözlemcileri yeterli olur muydu? Ya o kameraların
başındaki insanlar fesatçı, kan dökücü olsaydı... MOBESE ye de bir
MOBESE lazım olmaz mıydı?

Yüreği ihmal eden yaklaşımlar...

İmanı görmezden gelen çareler...

Allah a bağlılığı gözardı eden laik yönelişler...

"Tanrısız, öte dünyasız ahlak" üretmeye çalışan seküler zihniyetler...

Ve işte geldiğimiz nokta:

Her insana bir gözlemci...

İnsanın insandan korkusu bu.

"İnsan insanın kurdu" çünkü... İlahi ölçülerden koptuğunda...

Türkiye ye döndüğümüzde...

Neden "suçlu çocuklar" üretmeye başladı ülkemiz?

Onların doğarken kir düşmemiş yüreklerine ne oldu? Nasıl çalındı,
yağmalandı? Biz ne veremedik, anneler - babalar, okullar, sokaklar,
ekranlar, balya balya gazeteler...

Ya da ne verdik ki, böyle cam kırıkları üzerinde yürümeye başladılar.
Elleri kirlendi, ayakları çamura battı, yüreklerinde kara lekeler
oluştu?

"Kaybolan bir gençlik" sorunu çıktı ortaya, neden?

Belki adını bile koymakta zorlanacağız bu belalı sürecin...

Çünkü kendi reçetelerimize karşı savaş açmak gibi bir kısır misyon yüklendi üzerimize, toplum olarak...

Yüreğini kurtarmak gerekiyor çocuklarımızın, gençlerimizin?

Ne ile kurtarılacak?

Bunun çaresi fizik bünyeyi imar edecek doktorlarda değil. Kir yüklenmiş
yüreği kardiyolog tedavi edemiyor, ya da ölçüleri darmadağın olmuş bir
dimağa, beyin cerrahının - nörologun bistürisi şifa sunamıyor.

Bir başka iksir gerekli.

Bir başka kalb doktoru.

Bir başka beyin inşacısı...

"Din kenarda dursun, biz çocuğun beynini, kalbini dokuruz!"

Yok öyle bir şey.

İnsanoğlu nun yürek ve beyin inşasında kullanacağı malzemeler ya Rahman dan gelecek ya Şeytan dan...

Güzelliğin kaynağı Rahman, çirkinliğin rehberi Şeytan...

Yalan kötü mü?

Cinayet kötü mü?

Hırsızlık kötü mü?

Uyuşturucu kötü mü?

Bir "değer üreticisi" lazım tüm bu değer yargılarını belirleyip insana sunacak...

Kim o?

Ben, sen, o değil. İnsana kalsa binlerce izafi cümle söyler, birinden ötekine darmadağın edilen... Üzeri çizilen...

Sonra sorumluluk kime karşı?

MOBESE yi kuran güce karşı... MOBESE görmezse? Orada dilediğin cürmü işle...

Oysa "Allah ı görüyormuş gibi, sen O nu görmesen de O nun seni gördüğü"nü yüreklere kazıyan bir bilinç yüklenmek var.

MOBESE siz ama, Rabbin nazarları altında bir hayat...

Bu bilinçle örülmüş bir yürek, bir dimağ, bir kişilik.

Yüreği manen boşaltılandan erdem beklemek abes.

Yüreğine hiçbir nur konmayandan, ışık üretmesini beklemek boş.

Eğitim sisteminiz, neyi neden yetiştireceğine karar verememiş ise, ya
da ona yüklediğiniz ideolojik misyonla, "Laik profan insan - Kutsalı
elinden alınmış, Kutsalla bağı kopmuş, Kutsal ı referans olmaktan
çıkarılmış insan" yetiştirme görevi vermişseniz, rüzgar ekmeye
başlamışsınız demektir ki, biçeceğiniz tek şey fırtınadır.

İşte çocuklar, öyle bir fırtınaya tutulmuş, öyle bir anaforun içine düşmüş savruluyor önümüzde...

Adını koymak:

Manevi Boşluk.

İşte budur Türkiye de de, dünyada da, insanın başına musallat edilen bela.

Yürekleri boşaltılıyor insanın.

Kur an diyor ki:

"Rahman olan Allah ı anmayı görmezlikten gelene, yanından hiç
ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz. Şüphesiz onlar bunları yoldan
alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar."

"Sonunda bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile
batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü bir arkadaşmışsın!"
der, pişmanlığın bugün size bir faydası olmaz, zira haksızlık
etmişsiniz, şimdi azabda birleşiniz." (Zuhruf, 36 -39)

Bu ayetleri dünya boyutunda da düşünmek mümkün, ebedi hayat boyutunda
da... Allah ı anmaktan uzak olanın dostu Şeytan olur. Şeytan - ki Allah
onu insan düşmanı olarak niteliyor- bir insanın yanı başında
fısıldamağa başladığında da, onun bilincini tutsak eder ve onu
"Hayvandan daha aşağı"lara, hayvanın yapmayı tasarlayamayacağı
vahşetlere sürüklemek için elinden geleni yapar.

Aile, okul, sokak, medya...

Çocuk kişiliği bu dörtgen içinde oluşuyor.

Bu dörtlü içinde aile, en büyük duyarlılık, en büyük sorumluluk sahibi
olmalı. Eğer anne - baba çocuklarını bir can yangını halinde
yüreklerinde hissedebilirlerse, okula da, sokağa da, medyaya da nizam
verebilirler. Devletin, hükümetlerin, medyanın kafasını toparlamasını
da, eğitim sisteminin ve çocuğa taşınan mesajların sağlıklı hale
gelmesini de anne - baba hassasiyeti sağlayacaktır. Herkesin evinin
kapısının önünü süpürmesinin en gerekli olduğu andır bu an...
Çocuklarımızın soluduğu sokak havasını, okul havasını, medya
dalgalarını temizlemek en hayati görev haline gelmiştir.

Okulların cezaevi, eğitim kadrolarının gardiyan, çocukların muhtemel
suçlu, anne - babaların cezaevi ziyaretçisi haline gelmesini
istemiyorsak... Hergün çocuklarımızın gözüne korkuyla, endişeyle
bakmayı istemiyorsak, bir uyuşturucu tuzağına tutulmasına razı
değilsek, ıskartaya çıkarılmış varlıklara dönüşmesinden endişe
ediyorsak...

Devletin yüreğinin kapısını daha yüksek vuruşlarla çalmalıyız...

Bir çocukta bir Fatih de saklıdır, bir cani de...

Yonta yonta onun içindeki Fatih i bulan, tarihe adını yazdıracak...
Çürüte çürüte çocuğun bir caniye dönüşmesine imkan hazırlayan, utancı,
ezikliği, mağlubiyeti, hüsranı, pişmanlığı paylaşacak...

Bir gün insana "Bak bugünlere gönderdiğine" diye seslenilecek. Bugün
gördüklerimiz dünlerden gönderilenlerdir, onlar içine düştükleri
çırpınışlarla bize "Yarına ne gönderdiğine bak!" diye sesleniyor.



Yazar: Ahmed TAŞGETİREN

Kaynak: Altınoluk ...
feyza55
feyza55
Admin
Admin

Kadın Mesaj Sayısı : 268
Yaş : 32
Nerden : samsun
İlgi Alanları : ilgisiz
Kayıt tarihi : 16/09/07

https://55genclik.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz